Bana Dokunmayan Yılan Bin Yıldan Fazladır Etrafına Zehrini Saça Saça Yaşıyor

Sana dokunmayan yılan bin yıldan fazladır etrafına zehrini saça saça yaşıyor.
Vicdanının kapısını kilitleyip anahtarını kör kuyulara atarak besledin onu. Yüreğinde merhametsizlik cumhuriyeti ilan edildi, adaletsizliği başkent yaptın, her sokak başında oynayan çocuğun oyuncağını elinden aldın.
Geceleri rahat uyuyabildiğin yastığın senden utanır oldu, zulmü alkışladın, zalimliği üzerine yorgan yaptın, günahsızın gözyaşıyla yıkadın kirlerini.
İçki sofrana haramı meze yaptın, şeytanı da utandırdın. Mazlumun çığlığına kulağın sağır oldu, müziğin sesini biraz daha açtın.
Yılan yaşamaya devam ederken senin insanlığın yalan oldu, ateş de düştüğü yeri yaktı yaktı da dumanı senin genzini yakamadı. Kaç yangınlar çıktı, çıktı da bir damla su dökmedin.
Zalimlerle dost meclisine oturdun, kan ile besledin; büyüttün, baş tacı yaptın. Mazlumu düşman belledin, başını taş ile ezdin.
Külüne muhtaç olabileceğini düşünmeden komşun açken zengine sofralar kurdun, ne bir lokmanı ne de bir selamını verdin.
Haksızlığın karşısında dilin tutuldu, şeytan oldun, yetmedi hâkimin karşısında yalancı şahit oldun.
Bin doğruyu bir yalanla silip attın, yarınlara umut bırakmadın.
Sevgiyi, saygıyı şairlerin mısralarında unuttun, destanlar boşuna yazıldı.
Her geçen gün mal varlığın artarken insanlığın eksildi.
Sahtekarlığına inancını perde ettin, soytarılığın izlenme rekorları kırdı.
Yılanın bir sonraki hedefinin sen olduğunu bilmeden görmedin, duymadın, bilmiyorsun…