DEHŞET SAÇAN ÇOCUKLAR

 

Aslında yazının başlığını “ÇOCUK TERÖRÜ” diye tasarladım ama ben de çocuklara kıyamadım. Dehşete sebep veren sonuçta biz büyükleriz.

 

Her bayram, şeker toplayan çocuk sayısını teker teker sayamazsam da genel olarak azlığına veya çokluğuna karar verir, kendime göre bir “toplumsal mutluluk istatistiği” çıkarırım. Bu bayramda şeker toplayan çocuk sayısında gözle görülür bir artış vardı. Demek ki, dedim, toplumda da bir memnuniyet ve mutluluk kıpırdaması var.

Geçmiş yıllarda bölgemiz bazı bayramları kutlayamadı. Bayram öncesi yaşanan olaylar veya ölümler yüzünden bayram sabahları artık çocuklar gezmez olmuştu. Toplumun tadı tuzu kaçınca bu durum, ilk başta aynamız olan çocuklara yansıyordu. Birkaç yıldır bayram sevinçlerinde bir kıpırdama ve sevinç hâli var.

 

Evin önüne gelip şeker toplayan çocuklar arttıkça bizim de yüzümüz gülüyor. Çocuklar, her bayram kurumuş ağaçların yandan yeşeren dalları gibi yalnızlığımızı gideren, umudumuzu yeşerten, geleceğimizden haber veren aynalardır. Masum oldukları için severiz çocukları. Onlar bizim henüz suç işlememiş, günahsız geçmişimizdir. Fakat bir süre sonra bayramın havası değişiyor.
 

Bayram Neşesi Yerini Patlama Seslerine Bırakıyor

 

Aslında yazının başlığı için “Bayram Terörü”nü de düşündüm ama uygun olmaz dedim; çünkü genel olarak mutluyduk, seviniyorduk. Birkaç saat sonra bayramlaşma için dışarı çıktığınızda, bazı çocukların dehşet saçan yönleriyle karşılaşıyorsunuz: Elinde oyuncak patlayıcıları havaya fırlatan bu çocuklar, yaydıkları sesle etrafa dehşet saçıyor.

 

Aslında o patlayıcılar oyuncak değil, çünkü patlarken gözü kör edenler var. Eli yanan, gözü kör olan çocuklarımız, bayramı bize de kendilerine de zehir ediyorlar. Tam balkonda oturmuş tatlılar eşliğinde tatlı tatlı bayram sohbeti ediyorken büyük bir gümbürtü sesi gelir ve donakalıyorsunuz. Sohbet bölünür, herkes bu çocukların çıkardığı dehşetten kendi arasında memnuniyetsizliği belirtir fakat her bayram aynı sahneleri yaşarız.

 

Oyuncak Patlayıcılar Masumiyet Maskesi mi?

 

Geçen gün Midyat’ta, bayram öncesi oyuncak patlayıcılara karşı hem polis hem zabıtanın birlikte çalıştığı bir baskın haberini okudum. Çocuklar gibi sevindim fakat yeterli değil. Bu satışı toptan yapan dükkanlara da baskın yapmak lazım. Eğer bu patlayıcıları satmak suçsa neden üretilmesine izin veriliyor? Çin’de üretiliyorsa, o halde limanlardan içeri girilmesine izin verilmemeli.

 

Aslında ilçemizde son iki aydır sıklaştırılan güvenlik aramaları ve trafik kontrolleri hepimize rahat nefes aldırdı. Fakat oyuncak olarak görülen, masumiyet maskesinin arkasına saklanmış çocukça bir güvenlik zafiyetimiz var. Bayram günü yine böyle bir asayiş aramasına denk geldim. Polis arabamı durdurdu. Ben de kimliğimi uzattım. O tam kontrolleri yaparken etraftaki çocuklar patlayıcılarını patlattılar. Ben ve polis ise sesin dehşetiyle irkildik. Çocuklar, gülerek kaçıştı.

 

İlahi çocuklar! Her yerde ciddiyeti bozuyorsunuz.

 

Aslında bu yazı bayramdan önce yazılmalıydı ama zaten şimdi de bir sonraki bayramın öncesi değil mi? Bakalım, gelecek bayramda bir şey değişecek mi?


Yazar: Ziver İLHAN