Kepenklerin Ardındaki Gerçek: Nusaybin Esnafının Sessiz Çığlığı
Nusaybin’in çarşısı sadece alışveriş yapılan bir yer değil; alın teriyle, samimiyetle, gönülle yaşayan bir kültürdür. Esnaf, bu memleketin hafızasıdır. Artan maliyetlerle mücadele eden esnaflarımıza sahip çıkmak; esnaf ve halk arasında anlayış ve dayanışma köprüsü kurmak hepimizin görevidir.

Bu Şehri Esnafın Gönlü Taşıyor, Birlik Olmazsak Kaybederiz
Sabah daha güneş yeni yeni doğarken, bizim Nusaybin’in sokaklarına bir hareket gelir. Fırının dumanı tütmeye başlar, kahvehanenin kapısı aralanır, bakkal çayını koyar, dükkâncı “Hele Bismillah” der kepengi kaldırırken.
Bizim esnaf öyle sadece mal satmaz; derdi olanın derdini dinler, selam vereni geri çevirmez. Yani bizim esnaf, bu memleketin omurgasıdır, hafızasıdır, vicdanıdır.
Ama gel gör ki işler kolay değil. Maliyet desen yüksek, fatura desen bitmiyor, müşteri desen haklı… Ama esnaf da haklı. Günden güne sıkışan, ay sonunu zor getiren nice esnafımız var. Kimse görmese de biz biliyoruz: O kepenklerin ardında bir evin ekmeği var, bir çocuğun okul masrafı var, bir emektarın duası var.
Bu Çarşıda Bereket de Var, Mücadele de
Halkımız da haklı tabii… Beklentisi var: “Malın iyisi olsun, fiyat uygun olsun, adam gibi karşılansın.” E doğrudur. Ama bu iş iki taraflı. Hem esnaf sözünü bilecek hem müşteri anlayış gösterecek. Çünkü gönülsüz alışverişte ne bereket olur, ne muhabbet.
Bazen de olur ki müşteri kapıya girer girmez surat asılır, gönül kırılır. Hele bir hatırlayalım: Bizim atalar “Müşteri velinimetindir” demiş. Ama “Esnaf da kıymetlidir” demeyi unutmamış. Bu dengeyi tutturursak her iki taraf da huzur bulur.
Birlik Olmadan Çarşı Canlanmaz
Biz Esnaf ve Sanatkârlar Odası olarak boş durmuyoruz; esnafımızın sesi oluyor, yükünü hafifletmeye çalışıyoruz. Kredidir, eğitimdir, desteklerdir, ne gerekiyorsa takipteyiz. Ama yetmez başkanım… Bu iş birlik işi. Esnafla halk el ele vermezse çarşı da canlanmaz, iş de yürümez.
Şunu da unutmayalım: Bizim Nusaybin’in çarşısı öyle sıradan bir yer değil. Her dükkân, her tezgâh, yılların hatırasıdır. Ustanın tokmağından çıkan bakırda da, terzi ustasının makasında da bu şehrin ruhu var.
Allah için, esnafa sahip çıkalım. Onlar kaybolursa bu şehrin sesi de kısılır. Biz birlikte varız. Birbirimizin duasına, selamına, anlayışına muhtacız.
Çünkü bu memleketi ayakta tutan sadece taş duvarlar değil, birbirine omuz veren insanlardır.
Saygı ve muhabbetle…
Ömer Özel
Nusaybin Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı
1 Yorum
Mesut Averbek
10.06.2025 09:42:51
Ömer Hocam gerçekten çok güzel dile getirmiş. Nusaybin esnafı bizden biridir, içimizdendir. Onların işi iyi giderse şehir de nefes alır. Ama bir aksama olursa, bu sıkıntı sadece dükkânın kepenklerine değil, hepimizin ruhuna yansır. Bana kalırsa, esnafın omuzlarındaki sorumluluk sandığımızdan daha büyük. Hele ki şu dönemde, kurumsal firmalarla aynı sokakta, aynı müşteriye seslenmeye çalışan yerel esnafın daha dikkatli olması gerekiyor. Sattığı malın arkasında durmalı. Yani dükkândan çıkan mal, onun sözü, onun namusu olmalı. Çünkü sadece malı elden çıkarmayı düşünen bir esnaf, kendine zarar vermekle kalmıyor; aslında tüm Nusaybin esnafının adını lekeliyor. Bakın, vatandaş gidip de “şu dükkândan aldım, bozuk çıktı” demiyor. Ne diyor? “Nusaybin’de yerel esnaftan aldım, ürün sahteydi,” diyor. Yetmiyor, bir de şunu ekliyor: “Dükkâna gittim, ne iade aldı ne doğru düzgün konuştu. Ben en iyisi kurumsal firmalardan alayım. Üç kuruş fazla öderim ama içim rahat olur.” Ve işte bu cümle bizi en çok yaralayan cümledir. Bu bakış açısı yayıldıkça, hem esnaf hem de vatandaş zarar görüyor. Çünkü alışveriş dediğimiz şey, sadece bir al-ver ilişkisi değil. Bu bir güven meselesi. O güven kırıldığında sadece müşteri gitmiyor; aradaki samimiyet, aradaki komşuluk, aradaki selam da yavaş yavaş çekiliyor. Şunu da eklemek isterim: Nusaybin’in esnafı kıymetlidir. Dürüsttür. Ben biliyorum. Ama bazen bir olay tüm güzel örnekleri gölgeleyebiliyor. O yüzden bence müşteriyle esnaf arasında arabuluculuk yapacak, iki tarafı da dinleyecek bir sistem kurulmalı. Bir yapı olmalı ki, müşteri de rahat etsin, esnaf da kendini yalnız hissetmesin. Çünkü eğer bu boşluk böyle kalırsa, bizim hiçbir bağımız olmayan, ne hâlimizi bilen ne hatırımızı soran büyük firmalar kazanmaya devam eder. Ama bizim komşumuz, akrabamız, öğrencimiz, velimiz olan o dükkân sahibi, geçim derdini omzunda daha da ağır hissetmeye başlar.