Yer Altında Medeniyet: Paris’in Kanalizasyonlarından Nusaybin’in Altyapısına

 

 

Victor Hugo’nun Sefiller romanındaki o unutulmaz sahne, Nusaybin sokaklarında yürürken zihnime düştü. Jan Valjan, Fransız Devrimi’nin kaotik günlerinde ağır yaralı Marius’u sırtlayarak Paris kanalizasyonlarına iner. Şehrin tam kalbinde olmasına rağmen orası artık bambaşka bir dünyadır: sessiz, karanlık ve adeta bir sığınak gibidir. Bir mazgal kapağını kaldırır ve yer altının bilinmezliğine adım atar. Savaşın gürültüsünden mezarın sessizliğine geçiş yalnızca birkaç basamakla olur.

 

Bu sahne yalnızca güçlü bir edebî anlatım değildir; aynı zamanda şehir planlaması ve altyapı sistemlerinin medeniyet inşasındaki önemine dair derin bir mesaj taşır. Paris, daha 1800’lü yılların başında kanalizasyon sistemini yalnızca atık su taşımak için değil; ulaşım, altyapı bakımı, acil müdahale ve güvenlik gibi çok sayıda işlevi destekleyecek şekilde, vizyoner bir anlayışla planlamıştı.

 

 

Çocukluk Hafızamızdaki Şehir: Ninja Kaplumbağalar ve Altyapı

 

 

Tam bu noktada bir başka çocukluk hatırası canlanıyor zihnimde: Ninja Kaplumbağalar. Önce çizgi roman, ardından 1980’lerde efsaneleşen çizgi film serisi… New York’un kanalizasyonlarında yaşayan ve görevlerine oradan çıkan kahraman kaplumbağalar, o dönem çocuk zihnimde hem gizemli bir evreni hem de sistemli bir şehir altyapısını simgeliyordu. Her yere ulaşan tüneller, sorunsuz işleyen geçitler ve gelişmiş teknolojik altyapı… Bir çizgi filmde bile şehir aklı mevcuttu.

 

 

Nusaybin’de Aynı Asfalt, Aynı Sorun

 

 

Bugün, 21. yüzyılın Türkiye’sinde hâlâ aynı kaldırımın defalarca kırılıp yeniden döşendiğine tanık oluyoruz. Nusaybin sokaklarında yürürken bir yandan doğalgaz hattı döşeniyor, diğer yanda elektrik kabloları için kazı yapılıyor. Ardından su boruları değiştiriliyor ve tüm bu işlemler bittikten sonra asfalt tekrar kaplanıyor. Ancak birkaç ay geçmeden aynı noktada başka bir kazı başlıyor. Bitmeyen bu altyapı döngüsü, sadece günlük yaşamı zorlaştırmakla kalmıyor, kamu bütçesine de ciddi yük bindiriyor.

 

Her yıl milyarlarca lira bu tekrar eden kazı ve onarım işlemlerine harcanıyor. Oysa altyapı planlaması tünel sistemiyle yapılsa, hem bu israf sona erer hem de tüm müdahaleler daha hızlı, ucuz ve kolay gerçekleşir. Bu sistemler, aynı zamanda sel baskını, enerji kaybı ve ulaşım güvenliği gibi birçok sorunu da ortadan kaldırır.

 

 

Uzun Vadeli Projeler Neden Uygulanamıyor?

 

 

Peki neden bu kadar bariz olan çözüm yollarına yönelmiyoruz?

Çünkü yerel yönetimlerin gündemi uzun vadeli projeler değil, kısa vadeli seçim takvimleridir. Dört-beş yıllık görev süresi olan bir belediye başkanı, halkın hemen fark etmeyeceği büyük altyapı yatırımlarına girmeyi tercih etmez. Oysa altyapı tünelleri gibi projelerin geri dönüşü yıllar sonra alınır ve bu da siyasi getiri sağlamaz.

 

Bu noktada merkezi yönetimin devreye girmesi, bilimsel temelli ve liyakatle çalışan kamu kurumlarının süreci üstlenmesi gerekir. Çünkü bu tür projeler sadece bugünün sorunlarını çözmez; aynı zamanda geleceğin şehirlerini, hatta kuşakların yaşam kalitesini şekillendirir.

 

 

Gelişmiş Ülkeler Yer Altına Yatırım Yaptı, Biz Hâlâ Yüzeydeyiz

 

 

Eğer uzun vadeli düşünmeyi başaramazsak, gelişmiş ülkelerin 200 yıl önce yaptığı şehircilik hamlelerinin gerisinde kalmaya devam ederiz. Onlar yer altını şehrin bir parçası hâline getirirken biz hâlâ yüzeydeki asfaltı tekrar tekrar kazıyoruz. Bir çizgi romanda Ninja Kaplumbağalar kanalizasyonda yaşarken, biz neden gerçek hayatta yer altını sistemli bir şekilde kullanamıyoruz?

 

Unutmamalıyız ki, medeniyet sadece estetik yapılarla değil; görünmeyen ama hayatı kolaylaştıran sistemlerle kurulur. Bazen bir mazgal kapağını kaldırmak, yalnızca bir geçit değil, çağlar arası bir farkı da temsil eder.

 

Yeter ki o kapağın altına bakacak cesareti ve vizyonu gösterelim.