Sosyal Medyanın Karanlık Yüzü
Ahlaki Erozyon, Dijital Yalnızlık ve Sessiz Çığlıklar

Kışla TV haber sitesi bünyesinde sizlerle buluştuğum bu ilk yazımda, uzmanlık alanım olan dijital iletişim ve sosyal medyanın marka büyümesindeki etkilerinden bahsetmeyi planlamıştım. Ancak kalemi elime aldığımda, zihnimin bambaşka bir konuyla meşgul olduğunu fark ettim: sosyal medyanın toplum ahlakı üzerindeki tahrip gücü.
Her gün milyonlarca insanın bağlandığı bu dijital evrende, görünmeyen yaralar açılıyor. Ekranların ardında yaşananlar sadece birer “iletişim” biçimi değil; aynı zamanda ilişkilerin çözülmesine, insan psikolojisinin zedelenmesine ve değerlerimizin sorgulanmasına neden olan bir sosyal kırılma alanı.
Dijital Sadakatsizlik: Gönlün Kaybolduğu Yer
Sadakatsizlik artık yalnızca fiziksel bir eylem değil. Online flörtleşmeler, eski ilişkilerin sosyal medya üzerinden yeniden canlandırılması, DM kutularında yaşanan gizli yakınlaşmalar, birçok evliliğin sessizce sona ermesine neden oluyor. Ekranların arkasında yaşanan bu dijital ilişkiler, güven duygusunu zedeliyor, aile yapısını temelinden sarsıyor.
Tehdit, Şantaj ve Sosyal Taciz: Dijital Şiddetin Yüzleri
Sosyal medya yalnızca sosyalleşmenin değil, aynı zamanda şiddetin de bir alanı haline geldi. Siber zorbalık, ifşa tehditleri, sahte profillerle kurulan tuzaklar... Özellikle gençler ve kadınlar hedefte.
2024 BTK ve Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, sosyal medya kaynaklı siber suç şikayetleri 1,6 milyonu aştı. Siber taciz, tehdit, şantaj ve dijital şiddet olayları her yıl katlanarak artıyor.
Boşanmaların Dijital Gölgesi
TÜİK verilerine göre, 2024 yılında Türkiye'de 187.343 boşanma gerçekleşti. Aile mahkemesi kararlarında sosyal medya delilleri büyük yer kaplıyor. Dijital ihanet, sosyal medya kıskançlıkları, mesaj kayıtları artık boşanma dosyalarının temel unsurları haline gelmiş durumda.
Sanal Kumar ve Bahis: Gençliğin Sessiz Felaketi
Sosyal medya üzerinden yayılan bir diğer büyük tehlike ise: sanal bahis ve sanal kumar. Telegram grupları, Instagram hesapları ve YouTube videoları üzerinden yayılan bu sistemler, özellikle gençleri hedef alıyor.
BTK verilerine göre, 2024'te 40.000’den fazla yasadışı bahis sitesi engellendi. Ancak her kapanan sitenin yerine üç yenisi açılıyor. Bu platformlar, gençlerin birikimlerini ve umutlarını çalarken, aile içi şiddet, ekonomik çöküş ve psikolojik yıkımların da temel nedenlerinden biri haline geliyor.
Sosyal Medya ve İntihar: Paylaşılamayan Acıların Sonu
En sarsıcı başlık ise belki de bu: intiharlar. Sosyal medya, her ne kadar bireyin kendini ifade etme aracı gibi görünse de, çoğu zaman yalnızlığın ve çaresizliğin büyüdüğü bir yankı odasına dönüşüyor.
2024 yılında yapılan resmi açıklamalara göre, intihar eden gençlerin büyük kısmı sosyal medya üzerinden siber zorbalığa maruz kalmış. “Mükemmel hayat” illüzyonuna kapılıp kendini yetersiz hisseden binlerce genç, depresyonla baş edemeyip sessizce hayata veda ediyor.
Sosyal medyada paylaşılan “gülümseyen yüzlerin” arkasında, acılar, kaygılar, dışlanmışlık hissi ve tükenmişlik sendromu var. Ve ne yazık ki bu, çoğu zaman çok geç fark ediliyor.
Ne Yapmalı? Toplumsal Farkındalık Şart
Sosyal medya; doğru kullanıldığında bir fırsat, yanlış kullanıldığında ise bir felakettir. Bu felaketin önüne geçebilmek için bireysel değil, toplumsal bir seferberlik gerekiyor. Devlet politikaları, aile içi denetim, dijital okuryazarlık ve yasal düzenlemeler artık bir tercih değil, zorunluluk.
Eğitim sistemine “dijital farkındalık” dersleri eklenmeli, ebeveynler çocuklarının sosyal medya alışkanlıklarını kontrol etmeli, platformlar daha sıkı denetlenmelidir.
Son Söz
Sosyal medya bizi birbirimize bağladı; evet.
Ama aynı zamanda bizi kendimizden de uzaklaştırdı.
Samimiyet yerini “story”lere,
Güven yerini “çevrim içi son görülme”lere bıraktı.
Bu yazıyı, dijital dünyanın içinden biri olarak yazıyorum.
Ama aynı zamanda bir toplum ferdi, bir anne-baba, bir evlat ya da bir eş olarak da sizlere sesleniyorum.
Sosyal medyanın gücünü konuştuğumuz kadar, onun getirdiği sorumluluğu da konuşmamız gereken zamanlardayız.
Kendimizi, ilişkilerimizi ve toplumsal dokumuzu korumak için:
Ekranlara değil, kalplere dokunmaya çalışalım.
4 Yorum
Emine Akkuş
28.04.2025 12:55:45
Sosyal medyanın görünmeyen yaralarını cesurca dile getirmişsiniz. Gerçeklerle yüzleşmek için böyle yazılara ihtiyacımız var.
Merve Dogan
28.04.2025 10:51:46
Dijital dünyanın karanlık yüzünü bu kadar net ve etkileyici anlatmak büyük bir sorumluluk bilinci ister. Yüreğinize sağlık.
ABDULSELAM AYDIN
27.04.2025 12:48:09
Bu yazıyı okurken hem düşündüm hem de içim burkuldu. Sosyal medyanın hayatımıza kattıkları kadar götürdüklerini de bu kadar içten ve gerçek bir dille anlatmak büyük bir meziyet. Yüreğinize, emeğinize sağlık. Böyle güçlü kalemlere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Kalemine yüreğine sağlık
Murat Yavuz
28.04.2025 13:19:05
Değerli yorumunuz ve kıymetli katkınız için teşekkür ederim. Bir eğitimciden böylesine anlamlı bir geri bildirim almak, yazdıklarımın ne kadar doğru bir yerden çıktığını gösteriyor. Sağ olun, var olun